Ermeni Komiteleri Vaziyeti Nasıl Görüyordu
Ermeni Komiteleri Vaziyeti Nasıl Görüyordu
Yukarıda adı zikredilen komisyon derhal tetkikata girişmiş ve elde ettiği neticede Ermenilerin, en ziyade kesif bulundukları vilayetlerde bile Türk vesair anasırın ancak üçte birisini teşkil edebileceklerini meydana çıkarmıştı. Bu tetkikat Abdülhamid devrinde Ermenilere karşı yapılan katliamlardan evvel yapılmıştı. Halbuki ondan sonra o katliamlardan, fakr-ü zaruretten, hastalıklardan dolayı Ermenilerin nüfusu daha ziyade azalmıştı.
Hal-i keyfiyet bu merkezde iken Ermenilere karşı olan muhabbetlerini tarafkirliğe vardıracak kadar ileri götüren Lynch gibi seyyahtarın bile Ermeni nüfusunu nisbetsiz bir surette fazla göstermelerinden dolayı Ermeni ihtilallerini tenkit etmeği kendileri için bir vazife bildiklerine nasıl taaccüp edelim? Ermeni ihtilalcilerinin menfaati de bu hakikati itiraf eylemekten ibarettir. Eğer Ermeni ihtilalcileri samimi adamlar iseler ve muvaffakıyetle neticelenebilecek ciddi bir mücadeleye girişmek istiyorlarsa mücadele meydanına yalnız başlarına atlamanın muvaffakıyetsizliğe mahkum olacağı evvelinden bilmemeleri gayr-ı mümkündür.
Silahsız olan, bir çok sebeplerden dolayı silah kullanmaya selahiyettar olmayan ve her taraftan göçebelerle ve adetçe kendilerinden üç defa fazla İslâm ahali ile muhat kalmış olan Ermenilerin milliyet esasına müstenit bir ihtilal hareketi yapmaları hiçbir zaman muvaffakıyetle neticelenemez. Her Ermeni, hatta en müteassıp ihtilalci Ermeni bile, bu hususta katiyen şek ve şüpheye düşmemelidir.
Ermeni ihtilalcileri karşılarına çıkarak olan müşkülatı büyük devletlerin müdahalesile halledilebileceklerini zannediyorlar. Ermeni milleti bu ecnebi müdahaleye çok ümit bağlıyordu. Avrupa’daki büyük devletlerin Ermeniler lehinde müdahale etmelerini çok bekledi.
Nihayet bu intizarın bir hayalden başka bir şey olamayacağına kanaat getirdi. Ermeni ihtilalcileri şunu bilmelidirler ki Avrupa devletlerinin müdahalesile Ermenistan da bir Ermeni devleti teessüs etse bile Ermeni ahali bundan hakiki istifade edemiyecektir. Her taraftan başka unsurlarla muhat olan bir millet müstakbel idaresini kendi başına temin edemezse o idareyi ileride yine kendi başına muhafazaya da muvaffak olamaz.
Bu böyle olduğu halde nasıl oluyor da Ermeni ihtilalcileri kendileri için yegane selamet çaresinin her ne suretle olursa olsun, Türk vesair İslâm anasırla birleşmekte olduğunu takdir edemiyorlar?”
Ermeni milletinin hakiki menfaatinin nerede olduğunu görenler Dıkran Elmasyan vesaire tarafından yapılan bu neşriyatta ortaya konulmuş olan ve daima Türklerle müttehiden hareket etmeği istilzam eyleyen fikirlere riayet edilmediğinden dolayı Ermeniler acaba nadim olmuşlar mıdır? Meşrutiyet’ten çok evvel vukubulan bu ihtarlara kulak açan ve bütün ümitlerini büyük devletlerin müdahalelerine bağlayan Ermeni ihtilalcilerinden bugün de berhayat olanlar elbette vardır. Bunlar bugün acaba ne düşünüyorlar?
Şüphesiz genç Ermenilerin Genç Türklerle müttehiden çalışmalarına mani olan bazı fikr-i zıddıyetleri vardı. Bu zıddıyetlerin başlıcası Abdülhamid’in idaresine karşı yapılacak hareketin tarz-ı icrasıydı. Genç Türkler gerek dahilde ve gerek hariçte yalnız Gazetelerinde neşriyat yapmak suretile tanınmışlardı. Onlar umumiyetle cebri vasıtalara müracaattan, suikastlardan, ihtilal çıkarmaktan geri duruyorlardı. Onlar, Ermeni ihtilalcilerinin nazarında memleketlerinin saadet ve terakkisini zuhuratın şüpheli yardımından bekliyor gibi görünüyorlardı. Halbuki Ermeniler cebir icraata başvurmak, milleti isyana teşvik etmek ve her türlü tethiş vasıtalarını kullanmak suretile Abdülhamid’in istipdadına karşı çalışmak fikrinde idiler.
Bununla beraber Ermenilerin hakiki menfaatlerini görür gibi olanlar diyorlardı ki:
“Madem ki Ermenilerin yalnız başlarına hareketlerinden iyi bir netice istihsal mümkün değildir, büyük devletler tarafından yapılması beklenilen müdahalelerin artık masallar sırasına geçtiği bir zamanda o müdahaleyi bekleyerek vakit geçirmede ne mana vardır? Bir de Ermenilerin ihtilaf nokta-i nazarında Türklere kat kat tefevvük ettikleri katiyen zannolunmamalıdır. Ermenilerin her tarafta ne kadar büyük bir zaafla, nasıl bir tevekkül ile kendilerini kestirdiklerini ve yalnız “Zitan” müstesna olmak üzere, hiçbir tarafta küçük bir mukavemet eseri göstermediklerini herkes bilir.
Şayet Ermeniler ihtilalleri hakkında hasıl olan şüpheleri ortadan kaldırmak için lazım gelen çarelere başvursa idiler, o zaman Türklere karşı olan şikayetleri için kendilerine hak verilebilirdi. Halbuki Ermeniler böyle çarelere başvurmaktan başka İstanbul’un en büyük mekteplerine varıncaya kadar bütün Ermeni talebesini hala şayan-ı nefret bir dini ve milli taassüb ile terbiye ediyorlar.
Türkiye’deki Ermeniler en iptidai malumatı içtimaiyeden bile bihaberdirler, onlar tamamile din kavaidine tevfikaten yetiştirilmiştir. Ermeni ahali yeni fikirlere muvafık bir terbiye verilmekten başka ihtilalci fırkalar bir taraftan beynelmilel sosyalizm nazariyelerini kabul ederlerken diğer taraftan ahalinin eskiden kalma bir takımı yanlış fikirlerine hürmet etmeyi de kendi menfaatleri iktizasından zanneyliyorlar.
Bu ihtilalci fırkaların naşir-i efkarı olan Droşog ve Hinçak gibi Gazetelerin sayfaları açılsa da parlak sözlerle dolu olan makaleler arasında ahalinin fikirlerini tenvire ve batıl ve hatalı itikatlarını tashihe hizmet edecek makaleler aransa, beyhude vakit kaybedilmiş olurdu.
Rus ihtilalcilerinin Rusya’daki sair anasıra karşı gösterdikleri muameleyi Türkiye’deki Ermeni ihtilalcileri Türklere karşı göstermek istemiyorlar. Bu böyle olunca Türklerin onlara karşı itimat göstermemelerine taccüp etmemek lazımgelir. Ermeniler evvela tarz-ı hareketlerini değiştirmeli, maksatlarını dini ve milli batlı fikirlerden tamamile kurtarmalı ve ondan sonra Türklere el uzatmalıdırlar. İşte yalnız o zaman Türklerin yardımını kazanmağa ve bu sayede cebri bir mücahedeyi iyi bir neticeye is’ale muvaffak olabilirler.
Münevver Ermeniler tarafından Avrupa matbuatında ortaya atılan bu fikirler, Ermeni milletini emperyalist arzularının temini uğruna doğratan büyük devletlerin Ermeni ihtilalcileri nezdinde yaptığı nüfuz ve tesirden dolayı hiçbir zaman revaç bulamıyordu.
Esasen Terakki ve İttihat Cemiyeti ile Ermeni ihtilalcilerin takip ettikleri gayeler arasında dağlar kadar fark vardı. Ermeniler yalnız Ermeni milletinin hal ve atisile alakadar oldukları halde Terakki ve İttihat Cemiyeti Osmanlı Devleti’nin Heyet-i mecmuasını düşünüyordu. Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin azası Osmanlı Devleti’nin atisini kurtarmak, Avrupa devletleri arasında mütasavver olan taksime mani olmak için çalışıyordu. Osmanlı Devleti’nin mevcudiyetini idameye matuf olan bir harekete bir beyannameye iştirak etmek lazımgelse idi, bunun için tek bir Ermeni ihtilalci bulunacağına şüphe yoktu.
Binaenaleyh, gerek Genç Türkler, gerekse Ermeniler, tarafından bütün Osmanlı unsurları birleşmedikçe Abdülhamid’e karşı olan mücahedenin muzafferiyetle neticelenmesine imkân hasıl olamayacağı söylenmekle beraber, Türk ve Ermeni unsurlarının bu mücadelede birleşmeleri daima bir lâfızdan ibaret kalıyordu.