Mustafa Duyar’ın Cezaevinde İnfazı
Mustafa Duyar’ın Cezaevinde İnfazı
Sabancı Center’da Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Özdemir Sabancı, Toyota–Sa Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe ile Maslak’ta nöbet tutan jandarma erleri Savaş Serdar Öztürk ve Tarkan Yağcı’nın öldürülmeleri olaylarına ilişkin 4’ü hakkında idam cezası istenen 11 sanığın yaralanmasına 4 Haziran 1997’de başlandı. Tutuklu bulunduğu Bayrampaşa Cezaevi’nde eylem emirlerini verdiği öne sürülen Ercan Kartal, “Hedef, Koç ve Kamhi de olabilirdi” dedi.
İstanbul 1 No’lu DGM’deki duruşmaya, tutuklu sanıklar Ercan Kartal, Avukat Metin Narin, Fatma Erdem, Ferhan Taş, Ejder Güngör ve Mehmet Gökmen’le, tutuksuz olarak yargılanması kararlaştırılan Melek Akkaya katıldı. Kırklareli Cezaevinde bulunan tetikçi Mustafa Duyar ise celp ulaşmadığı için duruşmaya getirilmedi. Fehriye Erdal ve İsmail Akkol da, yakalanamadıkları için duruşmada hazır bulundurulamadı. Duruşmada avukat Metin Narin tahliye edildi.
Kartal, “Girilemez ve girilse de çıkılamaz denilen karargahlara savaşçılarımız ustaca girip hedefleri ortadan kaldırdıktan sonra ustaca çıktılar” dedi ve “hain itirafçı” diye suçladığı Mustafa Duyar’ı hiç görmediğini iddia etti.
Mustafa Duyar tarafından mahkeme safhasında Sabancı cinayetinin emrinin vermekle suçlanan Ercan Kartal 19 Aralık 2000 tarihinde devlet tarafından cezaevlerine yapılan operasyonlar sonrasında kendisi gibi DHKP–C’nin önemli isimlerinden biri olan Şadi Özpolat’la birlikte Bayrampaşa Cezaevinden Edirne F Tipi Cezaevine gönderildi.
Yine bu dava sanıklarından Fehriye Erdal ise karşımıza Belçika’da çıkacaktı. Kısa bir süre Türkiye’nin baskısıyla Belçika hükümeti tarafından göz altına alınan Fehriye Erdal daha sonra Belçika hükümetinin himayesinde Türkiye’ye teslim edilmeyerek örgüt yoldaşlarıyla beraber Belçika’da örgütsel faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.
Can güvenliği endişesiyle bulunmuş olduğu Kırklareli Cezaevinden Afyon Cezaevine nakledilen Sabancı Cinayetinin tetikçisi Mustafa Duyar 15 Şubat 1999 Pazartesi günü Karagümrük Çetesi olarak da bilinen “Nuriş” lakaplı Nuri Ergin’in adamları tarafından başından kurşunlanarak öldürüldü. Cinayeti gerçekleştiren çete üyeleri Ahmet Yergüder, Emin Alakaş ve Sami Tokur, olaydan sonra gazetelere yaptıkları açıklamalarda, “Mustafa Duyar şerefsizin birisiydi. Bunlar cezaevinde evlenip çocuk doğuruyorlar. Ölümü çoktan hakketmişti” dediler. Olayda, ünlü dolandırıcı Selçuk Parsadan da başından ağır şekilde yaralandı.
Sırlarıyla giden Duyar’ın ölümü şu şekilde gerçekleşmiştir; Afyon cezaevinde ekmek dağıtan gardiyanlar Karagümrük çetesinin kaldığı koğuşta çete mensuplara tarafından silahla rehin alınmıştı. Başına silah dayanan gardiyanlardan birine çete elemanları Selçuk Parsadan ve Mustafa Duyar’ın kaldığı koğuşun kapısını açtırdılar. Çete mensupları önceden aldıkları emir gereği Mustafa Duyarın kafasına ateş ederek olay yerinde öldürdüler. Selçuk Parsadan’ı ise döverek ağır yaraladılar.
Olaydan sonra Afyon valisinin emriyle Mustafa Duyar’la aynı cezaevinde kalan ve kendisi gibi itirafçı olan cezaevinde evlendiği Mustafa Duyar’dan bir erkek çocuk sahibi olan eşi Semra Duyar’da can güvenliği endişesiyle buradan bir başka Cezaevine nakledildi.
Özdemir Sabancı’nın katili Mustafa Duyar’ın Karagümrük Çetesinin elemanları tarafından öldürülmesi kamuoyunda da şüpheyle karşılandı.Birçok sorular peş peşe sorulmaya başlandı. “Duyar’ı kimler öldürttü?”, “Sırlarıyla giden Duyar öldürülmeseydi neleri açıklayacaktı?”, “Sabancı suikastının ardındaki gerçekler bilinmesin diye mi Duyar öldürüldü?”, “Niçin Karagümrük Çetesine bu iş havale edildi?”, “DHKP–C gibi Nuriş Çetesi de mi taşerondu?” ve buna benzer birçok sorular soruldu bu konuyla ilgili yazılar yazıldı. Kamuoyunda ki yaygın kanaate göre Mustafa Duyar’ın öldürülmesi basit bir olay değildi. Sabancı suikastının arkasındaki karanlık güçler tarafından gerçekler bilinmesin diye ortadan kaldırılmıştı. Sabancı Holding tarafından Mustafa Duyar’ın Afyon Cezaevinde öldürülmesine ilişkin yapılan açıklamada üstü kapalı sitem vardı. Sabancı Holdingden yapılan yazılı açıklamada “Daima söyledik. Türk polisine ve Türk adaletine güveniyoruz. Bizim söyleyecek bir sözümüz yok.Olay, halkın gözleri önünde gerçekleşiyor. Kamu, kamuoyunun taktirlerine bırakılmıştır” denildi.