Türk Solu, Proleter Devrimci AYDINLIK, İŞÇİ–KÖYLÜ İstanbul Bürosu Basıldı
PDA: “İstanbul TDGF Yöneticilerinin Başını Çektiği Bir Grup Zorba, Türk Solu, Proleter Devrimci AYDINLIK, İŞÇİ–KÖYLÜ İstanbul Bürosunu Basmışlardır.”
Haziran 1970’in başına geldiğimizde daha önce TİP içerisindeki SD taraftarlarına kaba kuvvet uygulayan Dev–Genç’liler uzun bir dönem TİP yönetimine ve SD taraftarlarına karşı birlikte mücadele ettikleri tavır koydukları daha sonra kendilerinden kopan Perinçek’in liderliğindeki PDA çevresine karşı “Devrimci Şiddeti” uygulayacaktı.
5 Haziran 1970 günü aralarında Namık Kemal Boya’nın da olduğu İstanbul Dev–Genç (TDGF) yöneticileri PDA, İşçi Köylü ve Türk Solu’nun İstanbul bürosunu bastılar. PDA dergisinin 1 Temmuz 1970 tarihli 7. sayısında “Halkımıza ve Devrimcileri” başlıklı yazıda baskınla ilgili şunlar anlatılıyor:
Halkımıza ve bütün devrimcilere!
5 Haziran 1970 Cuma gecesi, başını bir kısım İstanbul TDGF yöneticilerinin çektiği bir grup zorba, Türk Solu, Proleter Devrimci AYDINLIK, İŞÇİ–KÖYLÜ İstanbul bürosuna gelmişler, bürodaki arkadaşları silahla tehdit ederek, büroyu yağma etmişlerdir. Silahlı zorbalar, bürodan telefon cihazını, iki daktilo makinesini, TÜRK SOLU ve Proleter Devrimci AYDINLIK’a ait ciltleri, TÜRK SOLU’na ait bazı dosyaları ve TÜRK SOLU, İŞÇİ–KÖYLÜ, Proleter Devrimci AYDINLIK abone adreslerini alıp götürmüşlerdir. 6 Haziran günü yapılan TDGF İstanbul üyeleri genel toplantısında ise bu sözde devrimciler, hareketlerini “TÜRK SOLU Harekatı” diye gündeme alarak, savunmaya ve bir “zafer” olarak göstermeye çalışmışlardır. Böylece hakim sınıfların devrimci harekete karşı giriştikleri baskı ve tahriklere bir yenisi, kendilerine devrimci süsü veren bir avuç zorbanın baskı ve tahrikleri eklenmiştir.
Bölücülerin Tertipleri, Devrimcilerin Mücadelesi
Devrimci hareketimiz, emperyalizm ve işbirlikçilerinin doğrudan saldırılarının yanı sıra, bir kısım zorbaların devrimcilik kisvesi altında yaptığı saldırı ve tertiplerle de karşılaşmış ve mücadele etmiştir. TÜRK SOLU, Proleter Devrimci AYDINLIK, İŞÇİ–KÖYLÜ İstanbul bürosuna karşı girişilen son tertip, tek başına bir olay değil, hakim sınıflara sırt dayayarak girişilen tahrikler zincirinin son halkasıdır.
Geçirdiğimiz yıl içinde proleter devrimci harekete karşı girişilen bu çeşit tertiplerin ilki, burjuva mülkiyetine sırt dayayarak AYDINLIK dergimizi yıkma teşebbüsü olmuştur.
AYDINLIK’ın sahipliği başlangıçta kurucular adına kendisine emanet edilmiş olan, fakat daha sonra alınan bir kararla dergiden ayrılmış olan bir kişi alet olarak kullanılmış, Kurucuların ve Yazı Kurulunun büyük çoğunluğuna karşı, Emniyetten alınan belgeyle dergiye el konulmuştur. Proleter devrimci harekete karşı girişilen yıkıcı faaliyeti yürütenler, burjuva kanunlarını sosyalist mücadelede araç olarak kullanmakta hiçbir sakınca görmemişlerdir. Burjuva mülkiyetine dayanarak, hiçbir emeklerinin geçmediği AYDINLIK dergisinin çıkışını önlemeyi, onun devrimci kadrolara ve bütün ileri çevrelere ulaşan sesini susturmayı ummuşlardır, ama bu amaçlarında hüsrana uğramışlardır. AYDINLIK dergisi kurucularının büyük çoğunluğunu meydana getiren arkadaşlar, AYDINLIK’ın 1–14. sayıları arasında izlenen politik çizginin devamı olarak Proleter Devrimci AYDINLIK etrafında toplanmışlar ve işçi sınıfı davası için giriştikleri mücadeleyi daha kararlı bir şekilde yürütmüşlerdir.
İşçi sınıfının devrimci düşüncesinin yayılmasını zorla önleyebileceklerini sananlar, bundan sonra da Proleter Devrimci AYDINLIK’ın satışını engellemeye çalışmışlar, bunun için fakültelerde devrimci öğrenciler arasında kavga tahrikçiliği yapmakta hiçbir sakınca görmemişlerdir. Yine Proleter Devrimci AYDINLIK’ın Lenin 100. Yıl Özel Sayısı için hazırlanan Lenin afişleri, bir takım tahrikçiler tarafından yırtılmıştır.
AYDINLIK’a karşı yürütülen tertiplerin benzerleri İŞÇİ–KÖYLÜ gazetesine de yapılmıştır. Emperyalizm ve işbirlikçilerinin sık sık toplatma kararı aldıkları İŞÇİ–KÖYLÜ gazetesinin satışı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bazı sözde–devrimciler tarafından zorla engellenmeye çalışılmıştır. En son olarak ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübünün 10 Haziran günü yapılan Genel Kurulunda, bazı kulüp yöneticileri TÜRK SOLU’nun hakim sınıflara sırt dayayarak yağma edilmesi olayını benimsemişler ve “devrimci bir eylem”(!) olarak savunmuşlardır. Bunlar, İŞÇİ–KÖYLÜ gazetesini de “yasakladıklarını” bildirmişler ve bütün tehditlere rağmen İŞÇİ–KÖYLÜ gazetesinin yığınlara ulaştırılması için çalışmaya devam edeceklerini belirten altı proleter devrimciyi, TDGF Tüzüğüne aykırı olarak “aday üyeliğe indirdiklerini” iddia etmişlerdir. 11 Haziran günü ise, geç vakitlerde Basın Yayın Yüksek Okulu’na gelen bir grup, Öğrenci Derneğinde bulunan İŞÇİ–KÖYLÜ paketlerini açmışlar ve boyayla TÜRK SOLU’’un yağma edilmesi olayını eleştiren yazının üstünü karalamışlar, böylece İstanbul’da devrimci yayın organlarına karşı girişilen zorbalık hareketine ve tahrike karşı çıkacakları yerde bu hareketi örtbas etme yolunu seçmişler ve başka bir tahrikte bulunmuşlardır.
TÜRK SOLU, Proleter Devrimci AYDINLIK ve İŞÇİ–KÖYLÜ’ye karşı girişilen bu sağcı–gerici faaliyetler, doğrudan doğruya proleter devrimci yayın organlarına karşı girişilen tertip ve tahriklerle de kalmamıştır.
Açık ideolojik mücadelede proletaryanın devrimci düşüncesi önünde bozguna uğrayan bazı unsurlar, proleter devrimci düşüncenin kavranılması için yapılan ideolojik eğitim toplantılarını ve konuşmaları baltalamak, bu toplantılarda ortalığı karıştırmak ve kavga çıkartmak yolunu tutmuşlardır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Şahin Alpay arkadaşın verdiği bir konferansta proleter devrimci düşünceye tahammülü olmayanlar kavga çıkartmışlar ve silah atarak kovboyluk gösterisi yapmışlardır. Yine yakın tarihte Halil Berktay arkadaşın İTÜ’de yaptığı konuşmada aynı oyun tekrarlanmış, tartışmayı baltalamak isteyen tertipçiler ortalığı karıştırmışlar, uzun yıllar Türkiye’de devrimci mücadele vermiş, hakim sınıfların baskılarına göğüs germiş ve bugün TÜRK SOLU çevresinde toplanmış bulunan arkadaşlara küfür etmişler, kavga çıkarmışlar ve nihayet kovboyluk gösterilerini tekrarlamışlardır.
Bu unsurlar, sosyal–faşist mücadele yöntemlerini, yığınlar içinde yaptığımız çalışmaları baltalamak için de kullanmaktadırlar. İstanbul Sungurlar Fabrikasında verilen mücadele sırasında, duvarlara asılı İŞÇİ–KÖYLÜ gazetesi afişleri üzerine başka bir gazetenin afişlerini yapıştırmışlar, kısır rekabetçi ve İŞÇİ–KÖYLÜ düşmanı tutumlarını burada da gözler önüne sermişler ve işçilerden hakkettikleri tepkiyi görmüşlerdir. Aynı şekilde son işçi hareketinde en önde mücadele veren proleter devrimcilerini “dövme” kararı almışlardır. Mücadeleden dersler çıkararak çalışma tarzlarını değiştirmek, işçi sınıfının mücadelesine yararlı olacak bir çalışma tarzı gütmek yerine, proleter devrimci arkadaşlara karşı küçük burjuva kıskançlığına kapılmışlar ve onları “dövme kararı” alarak niteliklerini ortaya koymuşlardır.
Zorbalık Hareketleri Başıbozuk Yıkımcılığı Temsil Etmektedir.
Bütün bu zorbalık hareketleri ve tahrikler, yalnız proleter devrimcilerine değil, diğer anti–emperyalist ve demokratik güçlere de yönelen bozguncu bir tutumu ifade etmektedir. TİP içindeki mücadelede tutulan zorbalık yolu, kongreleri zorbalıkla “kazanma”yı esas alan ve devrimci ilkelerle bağdaşmayan çalışma tarzı, Sosyal Demokrat gençlerle ilişkilerde “başarıyla” uygulandığı iddia edilen “döverek bilinçlendirme” (!) yöntemi ve Sosyalist Gençlik Örgütü üyelerini döverek “oportünizmi” yıkma (!) anlayışı ve daha nice örnekler, küçük burjuva zorbalarının yalnız işçi sınıfı devrimcilerine değil, diğer ileri unsurlara da aynı usullerle saldırdıklarını göstermektedir. Proleter devrimci harekete özel bir düşmanlık güden ve ayna zamanda proleter olmayan sol güçlere karşı da zorbalığı tahrik edenler, eleştirici, düzeltici ve yığınları devrimci mücadeleye kazanmayı hedef alan bir anlayışın değil, fakat başıbozuk yıkıcılığın temsilcileridir.
Güç Birliği Bozguncuların Tahrikleri ve Zorbalık Faaliyetleri Özellikle Hangi Ortamda Artmaktadır?
Bu başıbozuk yıkıcılığın ve tahrikçiliğin özellikle hangi ortamda devrimci hareket için bu derece zararlı bir maceraya girdiği üzerinde durulmalıdır.
Devrimci şiddete ne derece yoz anlamlar verildiğini gösteren son örnek olması bakımından, devrimci yayınların İstanbul bürosuna yapılan saldırının, zorbalar tarafından izahı üzerinde de durmak gerekmektedir. Zorba çetesi, bu davranışı TÜRK SOLU’ndan alacakları olduğu iddiasıyla yaptıklarını ve bu alacağı “devrimci şiddet”le tahsil ettiklerini iddia etmektedir. Özürleri kabahatlerinden büyüktür. Birincisi, demokratik güçler arasında hiçbir mesele bu şekilde çözülemez. Bu şekilde çözülmesi için her tertip ve tahrike başvuran emperyalizm ve işbirlikçileridir. İkincisi, devrimci yayın organlarını susturmak için işlerine geldiği zaman Şerif Tekben’in sahip olduğunu iddia edenler, “alacak” tahsil etmeye gelince, devrimcilere yönelmektedirler. Kaldı ki, devrimci mücadelenin itibarına gölge düşürmeyen proleter devrimcileri TÜRK SOLU’nun bütün borçlarını ödemişlerdir ve iddia edildiği gibi de TÜRK SOLU’nun Teknik Üniversite Öğrenci Birliğine hiçbir borcu yoktur. Ayrıca Proleter Devrimci AYDINLIK ve İŞÇİ–KÖYLÜ’ye ait eşya ve abone listelerinin alınması, yapılan tahrikin hiçbir gerekçe ile izah olunamayacağının kanıtı değil midir?
Zorbalık hareketleri sağcı–gerici bir faaliyet noktasına varmıştır!
Zorbalık hareketleri, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin aleti olmaktadır!
Zorbalık hareketleri, devrimci cephe ve güç birliği bozguncusudur!
Zorbalık hareketleri, proleter devrimci harekete düşmandır!
Zorbalık hareketlerinden medet umanlar, yalan ve demagoji üzerine kurdukları bir cepheyi kin ve düşmanlık duygularını harekete geçirerek ayakta tutmaya çalışmaktadırlar!
Küçük burjuva devrimci karakterde bir hareketin işçi sınıfı devrimcilerine muhalefeti, zor kullanma usullerine başvurup, bu usullerde ısrar etti mi, hızla sağcı–gerici bir tavra dönüşmektedir. Bir yanıyla anti–emperyalist, diğer yanıyla oportünist karakterde olan bir küçük burjuva akımı, proleter devrimci mücadelemize karşı ideolojik bakımdan çöktükçe, zorbalığa, tertip ve tahriklere başvurmaktadır. İçindeki devrimci unsurlarla da çelişmeye düşen ve bütün devrimci güçlerden ve halk yığınlarından kopan bu küçük burjuva akımının, devrimcilere karşı zorbalığı meslek edinen unsurları, devrimci niteliklerini tamamen yitirmek ve faaliyetlerinin objektif niteliği itibarıyla emperyalizme alet olmak noktasına varmışlardır. Bütün devrimci güçlere ve özellikle işçi sınıfının devrimci hareketine karşı yönelen zorbalık hareketleri, devrimci yayın organlarına karşı şiddet kullanarak, devrimci eğitimi zorbalıkla engellemeye çalışarak, devrimci güçler arasında emperyalizmin ekmeğine yağ süren tahrik ve tertiplere girişerek işbirlikçi iktidarın baskılarına paralel bir faaliyete girmiştir. Bütün bu hareketler özü yanında, biçimi itibarıyla da devrimci davranış, vak’ar ve ciddiyetle bağdaşmamakta, Amerikan emperyalizminin gangster ve kovboy kültürünün özelliklerini taşımaktadır.
Devrimcilere karşı zorbalığı tahrik ve teşvik edenler, halkımızın birçok devrimci unsurunu, demagoji, yalan ve iftirayla işçi sınıfı devrimcilerine karşı kin ve düşmanlık duyguları etrafında bir arada tutmaya çalışmaktadır. Devrimci hareketten her geçen gün tecrit olan bu unsurlar, bugüne kadar etkileri altında tuttukları genç devrimci arkadaşların da kendilerine karşı tavır alması karşısında daha fazla telaşa kapılmakta, daha büyük tahriklere girişmektedirler.
Hakim sınıfların paraleline düşen zorbalık hareketlerine karşı mücadele edelim!
Tahrikçiliğe karşı emekçi halkımızı, bütün ilerici güçleri ve proleter devrimci hareketimizi savunalım!
Zorbaların sonu yakındır!”
TÜRK SOLU; Proleter Devrimci AYDINLIK ve İŞÇİ–KÖYLÜ olarak, devrimci güçlere karşı girişilen her türlü zorbalık hareketine karşı sonuna kadar mücadele edeceğimizi bir kere daha açıklıyoruz. Devrimci güçlere karşı şiddet hareketi, nereden gelirse gelsin emperyalizm ve işbirlikçilerinin aleti karakterindedir ve bunlarla mücadeleyi emperyalizmle mücadeleden farklı görmüyoruz.
Aramızdaki görüş farkları ne olursa olsun, hangi örgüt, çevre, ya da gruba üye bulunursa bulunsun, bütün devrimcileri, demokratik güçler arasında şiddet kullanma eğilimleriyle mücadeleye çağırıyoruz.
Devrimci arkadaş,
Hangi devrimci çevreye mensup olursan ol, aynı görüşte olduğunu iddia eden arkadaşların benimsese bile, devrimci güçlere karşı şiddet kullanma eğilimleriyle mücadele et!
Devrimci ilkelerden aldığımız cesaretle, halkımıza olan güvenimizin verdiği kuvvetle bu görevimizi yerine getirelim!
Devrimci mücadelenin ilerlemesi, halkımızın devrimci cephesinin zafere ulaşması için, bu görevi savsaklayanları, cesaretle mücadele edemeyen arkadaşları, hangi düşüncede olursa olsun uyaralım ve devrimci sorumluluklarını hatırlatalım!
Bütün proleter devrimcilerini ve bütün devrimcileri, TÜRK SOLU, Proleter Devrimci AYDINLIK, İŞÇİ–KÖYLÜ İstanbul bürosunun yağmalanmasını takbihe çağırırız.
TDGF Merkez Yürütme Kurulunu, bütün devrimci örgütleri ve bütün devrimci gençliği, bu zorbalığı takbihe çağırırız.
Bütün devrimci güçleri, devrimci güçler arasında şiddet kullanılmasına karşı mücadeleye ve açık ideolojik mücadele ilkesi etrafında birleşmeye çağırırız.
Kahrolsun Amerikan emperyalizmi ve işbirlikçileri!
Kahrolsun devrimci mücadeleye yönelen her türlü tertip ve zorbalık hareketleri!
Yaşasın bütün devrimci güçlerin birliği!
Yaşasın proleter sosyalizmi!
Yaşasın Türk Solu, Proleter Devrimci Aydınlık ve İşçi–Köylü!
Yaşasın devrimci halkımız!
Yaşasın bütün ülkelerin işçilerinin ve ezilen halkların kurtuluş mücadelesi!
TÜRK SOLU
Proleter Devrimci AYDINLIK
İŞÇİ–KÖYLÜ”
10 Haziran 1970 Çarşamba günü Ankara ODTÜ’de Sosyalist Fikir Kulübünün genel kurulunda bazı kulüp yöneticileri ve toplantıya katılan Dev–Genç temsilcileri İstanbul’da PDA çevresinin yayın organlarına karşı yapılan eylemi “Devrimci bir eylem” olarak savunmuşlar PDA’cıları tehdit etmişlerdi.