PKK infazlar -17- Dilaver Yıldırım (Haydar)
PKK infazlar -17- Dilaver Yıldırım (Haydar)
İlk Apoculardan Dilaver Yıldırım (Haydar)’ın İnfazı
PKK’nın örgüt içindeki muhaliflere karşı uygulamış olduğu cebir, Haydar kod adlı Dilaver Yıldırım’ın ölümü ile de devam edecekti.
Dilaver Yıldırım, Apocuların ilk oluşum dönemlerinden beri PKK’ya dönüşen çizginin içerisinde yer almıştır. 1977 yılı başlarında PKK’nın önemli elemanlarından Kemal Pir’in Sinop Ulubey Hapishanesinden kaçırılışında yer alarak, ilk eylemini gerçekleştirmişti. Örgütün en güvendiği isimlerden biri olan Yıldırım, Ankara’da örgüte silah ve malzeme almak için gerekli olan parayı bulabilmek amacıyla Güven Hastanesi soygununa katılmış ve bu soygun olayından sonra güvenlik kuvvetlerince yakalanmıştı.
12 Eylül dönemini cezaevinde geçiren Dilaver Yıldırım, tahliye olduktan sonra örgütü PKK ile tekrar ilişkiye geçmişti. Birçok militan gibi o da mülteci olabilmek amacıyla kapağı yurtdışına atmak istemişti. Ama, bu amacını gerçekleştirememişti.
Dilaver Yıldırım, bu emeline askere alındıktan sonra, orada tanıştığı PKK davasından yargılanan bir kişi yardımıyla 1987’de Bulgaristan’a girmek ister. Sınır boylarında gezerken, Bulgar askerlerinin ateşiyle ağır yaralanır. Yıldırım’ın yaralanmasından PKK’nın yurtdışındaki üst düzey kadrolarının da haberi olur. Öcalan ile telefonla görüştürülür. Öcalan 1987 yılının sonlarına doğru Bulgaristan’a gelerek burada Dilaver Yıldırım’la da baş başa görüşür. Dilaver Yıldırım, daha sonra Öcalan’ın talimatıyla soluğu Lübnan’daki örgüt kampında alacaktır. Fakat, büyük umutlarla geldiği kampta, sükutu hayale uğrayacaktı.
Dilaver Yıldırım kampa geldiğinde, eski konumu ve örgütçü yapısıyla militanlarla çabuk bir diyalog kurmuştu, kaynaşmıştı. Bu durum Öcalan’ın dikkatini çekmişti. Dilaver de “kişilik çözümlemeleri” adı altında masaya yatırıldı. Örgüt militanlarına dayatılan okuma derslerinden geçirildi. O da, birçok militan gibi “Apocu çözümlemelerden” ders çıkartamayan “bir ajan” olarak, PKK’nın “hainler” defterine yazılacaktı. Hayalindeki PKK ile Bekaa’daki PKK, uyuşmuyordu. Ve sonuç Dilaver Yıldırım için de değişmeyecekti. O, bir gece kampta, nöbette olduğu bir saatte, psikolojik bunalıma girerek, intihar ettiği söylenecekti.
Her intihar, “bir gece nöbeti” sonunda olacaktı. Yani karanlıkta, hiç kimsenin görmediği, sadece silah seslerinin duyulduğu bir anaforda…
29 sayfalık broşür’de Dilaver Yıldırım Olayı
Tunceli doğumlu Av. Hüseyin Yıldırım, 1979’dan sonra PKK’ya karşı bir sempati duyuyor. 12 Eylül darbesinden kısa bir süre sonra Diyarbakır duruşmalarında PKK militanlarının avukatlığını üstleniyor. 10 Ekim 1980’de duruşmalarda avukatlık yaparken Tuncelili Hüseyin kod adıyla aranan Mehmet Karasungur sanılarak tutuklanıyor ve 11 aya mahkum oluyor. 1982’de PKKK tarafından yurtdşına gönderiliyor ve örgütün 1983’den itibaren Avrupa ERNK (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) sorumluluğuna getiriliyor. PKK’nın Avrupa’daki çalışmalarını yürütürken Öcalan’ın talimatıyla bir çok PKK muhalifinin infazlarında baş rol oynayanlardan biriydi. Fakat 1987 yılına gelindiğinde PKK’nın Türkiye’deki köy baskınları ve sivillere yönelik eylemleri PKK’yı destekleyen Avrupa kamuoyunda da tepki görmesi üzerine Şam’a giderek Öcalan’a bu eylemlerin PKK’ya zarar verdiğini söyler. ERNK Avrupa temsilcisinin Öcalan’a yönelik bu çıkışı PKK liderini küplere bindirir. Hüseyin Yıldırım’a hitaben “sen kimsin, sen bir hiçsin, seni ben oraya atadım, beni eleştirmek senin haddine düşmez, defol” diyerek HüseyinYıldırım’ı kovar. Apo’nun eski sağ kolu Hüseyin Yıldırım Öcalan’dan yediği zılgıtla tekrar Avrupa’ya döner. 1988 yılında Öcalan’ın karısı Kesire Yıldırım ile birlikte kamuoyuna bir açıklama yaparak PKK ile yollarını ayırdıklarını ilan eder. Öcalan’dan ayrılıp PKK Devrimci Birlik Hareketini kurar. Apo’yu yaptığı açıklamalarda “Kürt değil Ermeni” diyerek suçlar. Ve Apo’ya yönelik şu suçlamaları yapıyor:
Apo’nun 1966-69 döneminde Tapu Kadastro okulunda okuduğu yıllar bazı kişilerle olan ilişkileri karanlık noktalarla doludur. Hareketi kurtarmak için kaçtığını söylediği Suriye’de sırtını, Suriye İstihbaratına dayamıştır. O destek bugün çekilme noktasına geldi ve Apo boşlukta kaldı. PKK hareketinin başından itibaren Ajan, işbirlikçi teorileriyle Kürt örgütlerini birbirine düşürdü. Avrupa’da, ülkede bu güne kadar sergilediği pratiklerle partinin gelişmesini önledi. Amaç, örgütü kendi kontrolü altında tutup istediği zamanda satışa sunmaktı.20
1983-1987 yılları arasında PKK’nın Avrupa’daki sorumluluğunu yürüten daha sonra Öcalan’ın eşi Kesire Yıldırım’la ayrılarak Öcalan’ın liderliğindeki PKK’ya karşı muhalefet hareketini başlatan Av. Hüseyin Yıldırım 1989 yılında Hollanda’da PKK infaz timlerinin silahlı saldırısından yanındaki arkadaşıyla birlikte yaralı olarak kurtulmuştu. Hüseyin Yıldırım Öcalan’ı ve eski örgütünü yakından tanıyor ve biliyordu. Bir çok infazlara şahit olmuş, bir çok infazların emrini de bizzat kendisi vermişti.
PKK’da örgüt içi infaza kurban giden Dilaver Yıldırım olayını da çok iyi biliyordu. Hüseyin Yıldırım Kesire Yıldırım ile birlikte hazırladıkları Şubat 1989’da yayınlanan 29 sayfalık “Dilaver Yıldırım Olayı” adlı broşürde Dilaver Yıldırım olayını geniş bir şekilde anlatılmaktadırlar. Bu broşürdeki yazılanlara göre Bulgaristan’da Öcalan Dilaver Yıldırım’a gereken ilgiyi göstermemişti. Ayrıca Dilaver Yıldırım Lübnan’daki örgüt kampında “intihar etmemiş, kampın ortasında kurşuna dizilmişti”. İşte broşürden bir bölüm:
Üzerindeki askeri elbise ile iki gün boyunca, yer ve yol bilmeden dolaştıkları ormanlık arazide, alanına girdikleri ülke askerlerince görüldüklerinde, İngfilizce yaptığı açıklama ve uyarılara ragmen, durumu kavrayamayan askerlerce üzerlerine ateş açılır. Dilaver arkadaş bu olayda ağır yaralanır. Daha sonra diğer arkadaşla birlikte uzun süre gözaltı ve sorgulamada kalırlar. Geçici bir süre için iltica ve orada kalma istemleri uygun görülür. Yaralanması yanında cezaevinden beri sürdüğü tespit edilen verem hastalığı içinde uzun süre tedavi görmek zorunda kalır. Olanak bulduğu ilk fırsatta hareketi durumdan haberdar eder. Ve, kendisine tasfiyeci unsurun (Öcalan’dan söz ediyor-bizim-) telefon numarası verilir. Onların istemi üzerine verilen telefonu bir kaç kez arar, istedikleri konuda kendileri ile görüşüp, konuşur. 1987 yılının ikinci yarısında tasfiyeci, hain unsur (Öcalan’dan söz ediyor-bizim-) tatil ve gezi amacı ile bir iki aylığına onun bulunduğu alana gider. Konuşmasında, ‘başımızın üzerinde yerin var diye ilgi gösterdik’ dediği arkadaşla on yılı aşkın bir ayrılıktan sonrae ve PKK’nın gözdesiydi, dışarıya çıktıktan sonra biz de peşinden koşmak durumunda kaldık gibi belirlemelerde bulunmasına rağmen ilk görüşme ve konuşması, koşullar son derece uygun olduğu halde yarım saatten fazla sürmez. Son derece soğuk, alaycı ve küçümseyici bir karşılamadan sonra, arkadaşı kendisine tercümanlık yapmak üzere yanında bulunan ve Dilaver arkadaşın da eskiden tanıdığı bir arkadaşın yanına getirerek, bu arkadaşa Dilaver arkadaşı gösterip konuşun, gelişmeleri anlatırsınız der ve odasına kapanır.
… Ama, o gün o denli ağır ithamlar ve ardından doğan o denli gergin havaya rağmen Dilaver arkadaşın ne silahı alınmış ve ne de nöbetten çıkarılmıştır. Aksine kampın girişinde, fakat çıplak ve korunaksız ve dolayısıyla kolay ve mutlak hedef olabileceği bir yerde nöbete çıkarılmıştır. Anlaşılacağı üzere nöbette iken, karanlıkta kendisine ateş edilerek katledilmiştir. Ona ilk yetişenler yine tahmin edileceği gibi, özel görevlilerdir. Bunlardan biri şimdi TC’nin bülbüllüğünü yapan bir soysuzdur. Arkadaş ağır yaralanmış fakat henüz yaşamaktadır. Olay yerine gelen ve kamp sorumlularından olan, Şehit Veli Tayhani arkadaş, Dilaver arkadaşın hemen hastaneye götürülmesini ister ve bunun için çırpınır. Ancak, bu çapulculardan biri ‘hiçbir yere gitmeyecek, gebersin’ demiştir. … Bu arada zaten yaralı olan Dilaver arkadaş bir süre sonra şehit düşmüştür.21
Eski PKK’lı Selim Çürükkaya’da Dilaver Yıldırım’la ilgili Öcalan’ın şu belirlemelerini aktarıyor:
“… Mamak cezaevinde tek başına direnmişti, burnundan kıl aldırmıyordu, bu küçük tepeleri ben yarattım diyordu. Yani koskoca önderliğin yanında küçük tepeleri yaratmanın lafı mı olur? Önderlik koskoca bir ulusu yarattı, bunu görmüyorsun da, o pis ukala kişiliğini konuşturuyorsun dedim, aha şu bizim akademinin meydanında kafasına bir kurşun sıktı gitti. Büyük bir ihtimalle Bulgar ajanıydı. O zaman Sovyetler, Bulgarlarla birlikte benim önderliğimi tasfiye etmeye çalışıyorlardı. Tabii TKP’nin de parmağı vardır.22
Dilaver Yıldırım hakkında Bulgar ajanı karşı devrimci suçlamalarında bulunan Öcalan, bakın kendi penceresinden Yıldırım ile ilgili neler söylüyor:
Duygusal yönden epey etkileyicidir, iyi yaşamı temsil ediyor. Özellikle yeni öğeleri rahatlıkla cezbedebiliyor. Bizi de uzun süre etkileme durumu vardı. Parti içinde de, hapishanede de bütün solu etkileyebiliyor.
Çok büyük bir role soyunmuştu. Dikkat edilirse PKK’yı tümden etkisi altına almak, belki de TKP’nin tarihinde gözükene benzer bir tasfiyeciliği PKK üzerinde gerçekleştirmeyi hedeflemişti.
Şimdiye kadar gerçekten bir tek belge ve iz bırakmamıştır. Son özeleştirisinde de tek bir hatanın olabileceği hususunda hiçbir ipucu bırakmamıştır. Bu onun aslında çok iyi karşı devrimci görevine bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Aslında kaçmak daha çok şeyin açığa çıkartılmasıydı ve bir de yaşayacaktı. Onun yaşaması bizim için daha yararlı olacaktı. Fakat onun bize bu imkanı vermemesi aslında çok iyi bir faaliyetçi olduğunu ortaya koyuyor. Kendini bir gün bile sağ bırakmaması, yani 24 saat bir geçikmeyi kabul etmemesi adamın tarihi rolüne çok iyi yatkın eğitildiğini, hazırlandığını gösteriyor. Tarihi bir geleneğe çok yakından bağlı olduğunu, rolünün iyi adamı olduğunu ortaya çıkarıyor.23
Rızgari yöneticilerinden Mümtaz Kotan:
Dilaver Niçin Öldürüldü?
1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte DDKO’yu kuran Mümtaz Kotan 1970 yılında bu nedenle tutuklanmış 1974 afııyla serbest kalmıştı. 1975 yılında Komal ve 1976 yılında da Rızgari’nin kuruluş ve yönetimine aktif katılmıştı. 1980 yılında tekrar tutuklandı. Rızgari davasından yargılandı ve 5 yıl Diyarbakır Cezaevinde yattı. Tahliyesinin ardından yurtdışına çıktı. 1980’li yıllarda kendisi cezaevindeyken faaliyet gösteren Rızgari’nin illegal kuruluşu “Kürdistan Komünist Partisi” yöneticilerindendir. KKP’nin kendini dondurmasıyla birlikte 1987 yılında kurulan “Partiya Rizgariya Kürdistan” (PRK-Rizgari)’nin kurucularından ve uzun bir dönem Genel Sekreter görevini yapmıştır. Kürt solunun tanınan ve bilinen isimlerinden biri olan Kotan, PKK davasından tanıdığı Dilaver Yıldırım’ı “Bulgar ajanı ve karşı devrimci” olarak suçlayan Öcalan’ı Şark Kurnazlığıyla suçluyordu. Kotan’a göre esas Bulgar ajanı ve Bulgar istihbaratıyla içli dışlı olanlardan biri “Sofya Şam” hattını en iyi bilenlerden biri olan Öcalan olabilirdi. Kotan’a göre Öcalan’ın Bulgaristan’la olan ilişkisi 1983 yılında başlıyordu. Bir çok kez Öcalan Sofya’ya ziyaretlerde bulunmuştu. Kotan “Yenilginin İzdüşümleri” adlı kitabında Dilaver Yıldırım olayına değinerek PPK yöneticilerine şu soruları soruyor ve cevabını istiyordu:
*Türk solu örgütlerin bazıları da Bulgaristan’ı mesken seçmişlerdi. Nasıl olsa dönemin Sovyetler Birliği’nin tartışmasız mirasçılarıve sözcüleriydi, bu nedenle bile olsa, onun parsellediği her alanda gezinip durabilirlerdi! Bunlar arasında TSİP, TKEP, TKP ve TİP vb. sayılabilir. TKP/MK üyelerinden bazılarının mahkeme dosyalarındaki açıklamaları ve özel anlatımları önemlidir. Ve o dönem Bulgaristan, Ortadoğu’da bir çok ilişkiyi yönetip yönlendiriyor durumdaydı.
Bu sol gruplara uyarlı bazı Kürt örgütleri de Bulgaristan’a çıkış yapmışlar ve bir çok olanak da elde etmişlerdi. Orada yerleşip kalan çok sayıda Türk unsur gibi Kürt unsurlar da var. Avrupa’nın bazı ülkelerine geçiş yapanların çoğu da uzun süre bu yolu kullandılar.
Bulgaristan devleti, hangi nedenle olursa olsun yada hangi biçim içinde gelirlerse gelsinler tüm unsurlardan geniş bilgiler elde etmiştir. (…) Çünkü, Öcalan’ın Bulgaristan gezileri var.. 1987 yılının ikinci yarısında Öcalan bir kez daha Bulgaristan’a gidiyor. Ve bu gidişinde Dilaver Yıldırım’la Bulgaristan’da görüşüyor. Dilaver, o zaman Trakya’da askerlik yapmaktadır. Bir süre sonra da askerden kaçarak Bulgaristan’a sığınmıştır..23
*Dilaver Yıldırım’ı ben de tanıyorum. Ankara Güven Hastanesi Soygunu sanıklarındandı. Davasına bizim avukat arkadaşlarımız katılıyordu, bu nedenle ben de muhatap olmuştum. Çok kısa süreli tanışlığım sırasında onu iyi bir unsur olarak gördüm. Ölümüne çok üzüldüm.
Hüseyin Yıldırım, PKK’nın Avrupa sorumlusu Yıldırım, Apo’ya bayrak açtı: Apo, PKK’yı sattı başlığıyla gazeteye yansıyan demecinde, fiziki tasfiye başlığı altında bir çok isim sıralıyor ve Dilaver Yıldırım kampın ortasında kurşuna dizildi, intihar etti denildi. diyor.
Sorular çok, ancak şimdilik bir kaçını soralım, Birincisi, Dilaver niçin öldürüldü? Bulgaristan’da yapılmış bir anlaşmayı mı biliyordu, yoksa Öcalan’ın sorgulama adı altında da olsa verdiği bilgileri mi? Bunların kullanmasından mı korkuldu? Öcalan bu bilgi kaynağını bilinçli olarak mı imha etti, ettirdi? Bunlar tahminler değil, çünkü öyle yapıyor. İkincisi, Acaba Dilaver Bulgaristan’da önde mi göründü, başka ilişkilere mi girdi? Öcalan gelişen her önde şeye karşı hayatı boyunca şartlı biri. Bu hem korkudan ileri geliyor, hemde kişilik ve kariyer sorunundan. Bu nedenlerden mi Dilaver ortadan kaldırılmıştır? Üçüncüsü ve önemlisi şu, 1987 birlikte ya da ayrı ayrı döndükleri Suriye’de kalmaları ile ilgili hangi gerçekler var, ne gibi tavizler verilmiş ve pazarlıklar yapılmıştır? Bunları Dilaver biliyor muydu? Dördüncüsü, Dilaver askeri kanat sorumlusudur, örgütünde askeri faaliyetler hazırladığına göre, bu görev niçin verilmiyor. Bir takım hesaplar ondan gizlenmek mi isteniyor? Dilaver’in itiraz ettiği şeyler mi var? vb.. Bütün bu ve daha başka soruları tartışmak gerekiyor.