Ali Akgün ve Adnan Temiz infaz edildi
Ali Akgün ve Adnan Temiz örgütleri Dev–Sol tarafından Cezaevlerinde infaz edildi
Devrimci Sol’un 12 Eylül öncesi Akdeniz Bölge Sorumlusu olan Ali Akgün, darbeden sonra örgüt adına girişmiş olduğu bir kuyumcu soygununda yakalanarak Elazığ cezaevine konmuştu. 1982 yazında Elazığ cezaevinden iki Dev–Sol mensubuyla birlikte firar etti. Ali Akgün firarini takiben örgüt çalışmalarını Avrupa’daki Dev–Sol sorumlusu MK üyesi Paşa Güven’le irtibata geçerek sürdürdü. Yurtdışına çıkma hazırlıkları yaparken yakalandı. Örgüt adına bir çok eylemlerde ve faaliyetlerde bulunan Ali Akgün Çanakkale cezaevinde aynı koğuşta birlikte kaldığı yol arkadaşları tarafından örgüte ihanet ve polisle işbirliği yapmakla suçlanarak 30 Eylül 1990 yılında 9 yerinden şişlenerek öldürüldü. Eylemi Devrimci Sol’un geleneksel disiplini sonunda görev verilen arkadaşları üstlendi. Oysa Ali Akgün kimilerine göre ne hain nede itirafçıydı. O örgütte farklı bir ses olmayı denemişti. PKK açık seçik bazı örgütlerin kimi üyeleriyse sessizce sahip çıktılar.
THKP–C’den yola çıkıp “harakiri” örgütüne ulaşan Devrimci Solcular için en büyük endişe ve korku “hain, itirafçı yada ajan” olarak adlandırılma. Bu korku tam bir ölüm makinesi haline gelen örgüt tarafından yukarıdan aşağı bütün mensuplarına hissettirilmekteydi.
Devrimci Sol Ali Akgün’ü hain ve işbirlikçi olduğu için öldürdüğünü çeşitli açıklamalarla duyurdu. Bu açıklamalardan biri şöyleydi;
(…) Hareketimiz 1989 yılında, başta Ali Akgün olmak üzere, bir kısım hainler ve polislik yaptığı söylenen şaibeli kişiler hakkında yeni bir soruşturma başlattı. Şaibeli insanların bazıları gözaltına alındı, sorgulandı., ifadeleri alındı. O dönem ilişkiler içerisinde olan yoldaşlar yeniden dinlendi. Çeşitli insanların tanıklığına başvuruldu.
(…)
Aylarca süren bu soruşturma süresince Ali Akgün’ün kendisiyle de konuşuldu, olanak bulununca bazı yüzleştirmeler de yapıldı. Ancak Ali Akgün, hiçbir zaman açık olmadı, sürekli yalan söyledi. Hareketimizin kendisi hakkında geniş bir soruşturma açtığını öğrenince paniğe kapıldı. Son olarak, kendisine soruşturma bitinceye kadar komünde kalması gerektiğini belirterek, ayrılması halinde bütün suçlamaları kabul etmiş sayılacağı söylenmesine karşın, o, soruşturma sonunda her şeyin ortaya çıktığı ve cezalandırılacağını anladığından komünden ayrıldı ve koğuştan da gitmeye karar verdi.
(…) Örgütümüz yaptığı soruşturma sonucu, Ali Akgün’ün ihanetini, polisle zımni işbirliği içinde çalışmasını, Paşa Güven alçağı ile birleşerek hareketi arkadan hançerlemeye kalkışmasını, kendi kişisel çıkarları ve ihtirasları için şaibeli, serseri ve polisle işbirliği yapan kişileri etrafında toplayarak bir çete oluşturduğunu ve çapulcu çetesiyle yaptığı işlere örgütümüzün adını karıştırdığını vb. açıklığa kavuşmuştur.
Ali Akgün, yapılan yargılama sonucunda (…) ölüme mahkum edilmiş ve karar, örgütümüz tarafından infaz edilmiştir.
Örgütümüze yönelik komplolara izin vermeyeceğiz!
Hiçbir hain cezasız kalmayacaktır!
Dev–Sol Ali Akgün’ün İnfaz edilmesinden dolayı kendisini eleştiren diğer Türk ve Kürt soluna bağlı örgütlere karşı tavır alır. Başta PKK, KUK,Dev–Yol,ve TİKKO gibi örgütlerin Ali Akgün’e sahip çıkmasına tahammül edemedi. Bu örgütler Ali Akgün’ün Dev–Sol’un iddia ettiği gibi ajan ve provokatör olmadığını söylüyorlardı. Dev–Sol dışındaki örgütlere göre “Ali Akgün yiğit bir devrimciydi”. Dev–Sol diğer sol örgütlerin Ali Akgün’e sahip çıkmasına yayınlamış olduğu uzun bir yazıda şöyle eleştiriyordu:
Hareketimize karşı komplocu faaliyetlerde bulunduğu için tarafımızdan cezalandırılan Ali Akgün hainine birtakım siyasi anlayışların sahip çıkarak eylemimizi bulandırmaya çalıştıkları gözleniyor.
Cezalandırma eyleminin hemen ardından bulunduğumuz Çanakkale Cezaevi’ndeki siyasetlerin tamamı alelacele bir araya gelerek, sözlü açıklamamızın dışında ayrıntılı yazımızı dahi beklemeden, bizimle var olan siyasi ilişkilerini kesme, bu hain için saygı duruşu, ailesine başsağlığı mesajı, para yardımı, gazeteler ilan verme ve İHD aracılığıyla komplocu olarak gömülmesini engelleme gibi tavırlara girmişlerdir. Nedeni, bu haini cezaevi yaşamından hareketle “devrimci” olarak görmüş olmalarındandır. Bunun maddi temellerin de “tanık” adını verdikleri bazı kişilerin tek yanlı anlatımlarına dayandırmışlardı. Ali Akgün haini, zamanında kendisi hakkında yürütülen gizli soruşturmayı çarpıtarak, yalan söyleyerek anlattığı kimselerdir bu tanıklar. Siyasetler, bu tanıkların anlattıklarını bize doğrulatma gereği duymadan, anlatılanları doğru kabul ederek hareket etmişlerdir. Siyasetlerin ortak açıklamaları, ilanları ve karşı devrimciliği tescilli “Yüzyıl” dergisine gönderilen üç PKK’lının imzasını taşıyan mektup da bu mantığın ürünüdür. Bu mektup da dahil bugüne kadar yazılanların ciddiyetten uzak, bir takım zorlamalarla hayali ürünlere dönüşerek hareketimizi karalayan ve eylemlerimizin hedefini bulandırmaya çalışan bir anlayış haline geldiğini görüyoruz.
Ali Akgün, Devrimci Sol açısından yıllar önce bitmiştir. İdeolojik ayrılığın tehlike oluşturacağını da nereden çıkarttınız? Bu sübjektivizminizin kaynağı ne? Oysaki, Ali Akgün alçağının boyu da çapı da bellidir.
Sonuç olarak
Bu yaptıklarınız, hareketimiz tarafından yapılan bir cezalandırma eyleminin hedeflerini bulandırdığı gibi, “davadan dönen vurulur” demagojisine de malzeme sunmaktadır. Bu tavırlar devrime değil, objektif olarak karşıdevrime hizmet ediyor. Bir suçluyu aklamaya çalışmak size de bir fayda sağlamaz. Herkesi devrimci sorumluluğa davet ediyoruz” deniyordu.