Dursun Karataş Ergenekon’un Adamıdır
Eski THKP-Cli Halid Özkul: “Dursun Karataş Ergenekon’un Adamıdır”
Eski THKP-Cli, “Emperyalizm–CIA–Türkiye, Yeni Dünya Düzeni, Gizli Ordular” kitaplarının yazarı, araştırmacı–yazar Halid Özkul, Dursun Karataş ve Aslan Tayfun Özkök’ün Ergenekon’un (Derin Devletin) adamı olduğunu, Aydoğan Kılıç’ın hazırladığı 11–17 Ocak 1997 tarihli Aksiyon Dergisinin 110. sayısında yayınlanan “Karanlığın Sol Eli” adlı haber dosyasına anlatıyordu. Karataş’a bayrak açan Bedri Yağan’la bu konuyu ilk önce kendisinin konuştuğunu, Dursun Karataş’ın devlet içindeki bir takım güçler tarafından kullanıldığını en ince ayrıntılarına kadar Yağan’a anlattığını söylüyordu. Halit Özkul konuşuyor:
Eroin gelirinden Türkiye ekonomisine yıllık milyarlarca dolar para giriyor. Dursun Karataş da bu örgütün bir üyesidir. Karataş tutuklu bulunduğu sırada 38 kişinin ismini vermiş biridir. Mahkeme tutanaklarında bunların hepsi mevcuttur. Dursun Karataş’ın avukatı eski 27 Mayısçı Nebi Barlas’ın bürosunu bastırmasının sebebi budur. Tayfun Özkök’de tıpkı Dursun Karataş gibi Ergenekon’un adamıydı. İbrahim Seven’de Dev–Yol’un içindeki ajanlarıydı. Onu da ben deşifre ettim. İbrahim Seven 1980 yılında başka bir örgüt kurdu. Emekli Oramiral Kemal Kayacan’ın öldürülmesinin sebebi de Ergenekon’un varlığından haberdar olmasıydı. Gün Sazak’ın öldürülme sebebi de kaçakçılığın Edirne noktasını engellemeye çalışmasıydı. Ergenekon’un bir ucu da Mason locasıdır.
Dursun Karataş Kanadından Yağancılara tehdit
Her ikisi de Devrimci Sol ismini kullanan Dev–Sol’un iki ayrı kanadı birbirlerine yönelik örgüte ihanet ve hainlik suçlamalarını, birbirlerini tehdit etmeye kadar götürecekti. Bu tehditler Nisan ayında başlayan örgüt içi kanlı cinayetlerin de başlangıcı olacaktı. Önce tenkitler sonra cinayetler peş peşe gelecekti. İlk tehditler Karataş kanadından Yağancılar’a yönelik başladı. 1 Nolu kararın ardından Karataşçılar Devrimci Sol Dergisinin 4. Özel sayısında yayınlanan 10 Nisan 1993 tarihli açıklamalarında örgüt mensuplarını, darbeci olarak suçladıkları Yağancılara karşı uyarıyordu. Yağancılar’ın yanında saf belirleyenleri ve onlara yardım edenleri “Darbeci gasp çetesinin etkisinde kalan, onlara bilinçsizce yardım edenler” olarak nitelendiriyor ve Yağancılarla birlikte hareket etmemeleri için uyarıyor aksi taktirde cezalandırmaya gideceklerini söylüyorlardı. Karataşçılar tarafından yapılan açıklamanın tam metni:
Darbeci, gaspçı ihanet çetesi tarafından aldatılan arkadaşlar!
Darbeci çetenin amaçları tüm yönleriyle açığa çıkmıştır… Hareketi bölmek, güçten düşürmek için harekete geçen bu çete ideolojik, politik, ahlaki her yönüyle yenilmiş ve ezilmiştir.
Bu çeteye geçici olarak kanan, ulaştığımız hemen her arkadaşımız gerçekleri görüp bu çeteyi lanetliyor… Bu gaspçı itiraf çetesinin sözde ne derse desin, kontrgerillaya hizmet ettiği artık bir sır değildir.
Bu çete:
– Partimizi engellemiştir,
– Örgütlenmemizi engellemiştir,
– Hareketimizi operasyonlara açık hale getirmiş, önlem almamızı engellemiştir,
– Örgütlenmemizi deşifre etmiştir,
– Arşivimizi, silahlarımızı, kasamızı gasp ederek, silahlanmamızı, savaşımızı engellemiştir.
– Savaşçılarımızı silahsız bırakmıştır. Davamıza ihanet etmişlerdir. Hala da ihanete devam ediyorlar.
– Düşmana koz verdiler… Maddi ve manevi d eğerlerimizi kirlettiler, prestijimizle oynadılar. Hala devam ediyorlar…
– Saflarımızda ezilen küçük burjuva duygu ve kültürünü güçlendirerek hareketimizi devrimci çizgisinden saptırmak istediler.
– Katliamlara neden oldular. darbe sürecinde 60’tan fazla kadro ve savaşçılarımızın şehit yada tutsak olmasına neden oldular.
Yoldaşlar,
Örgütümüzün politikalarını hala savunan, örgütlenmeler içerisinde yer almış ama aldatılarak ayrı düşmüş herkes 3 Mart 1993 tarihli 1 Nolu karara uymak zorundadır… Uymayanlara gerekli yaptırımlar kaçınılmaz olarak uygulanacaktır.
Darbecilik sol içi değerlendirilenler bir olgu değildir. Lanetlenmesi gereken, ideolojisi ve ahlakı olmayan bir olgudur.
Herkes yeniden ve yeniden düşünüp, artık harekete daha fazla zarar verip suç işlememeli, suçlarını artırmamalıdır.
İktidar bilinciyle hareket etmek zorundayız. Bu kavgada, eş, dost, tanıdık duygusallığına yer yoktur.
Bunun için, aldatılan, yanlış bilgilendirilen herkese sesleniyoruz:
Darbeci çete şeflerinin suçlarına ortak olmayın. Onların bu gün tek bir amacı vardır; örgütümüzü adaletinden kaçmak ve can güvenliğini sağlamak. Onları hiçbir şey kurtaramaz. hiç bir yere kaçamazla. Gasp ettikleri kasamız ve silahlarımız da güvenceleri olmayacaktır. Bu nedenle;
Darbecilere yardım edenler, kasamızı silahlarımızı, arşivimizi saklayanlar, gayrimenkul ve çeşitli olanaklarımızı ellerinde tutanlar derhal harekete başvurmalı ve savaşımızı engelleyen darbeci çeteyi yalnız bırakmalıdır…
Aksi halde bu çağrımıza rağmen, hala darbeci çetenin örgütümüzden çaldıklarını barındıran, barındırmasına yardım eden, bunları bilip de harekete iletmeyen suç işlemiş kabul edilecektir.
Darbecilerin hareketimizden çaldıklarını geri alacağız, bu görev herkesindir!
Darbeci–gaspçı çeteye kimse yardım etmemelidir
10 Nisan 1993
Devrimci Çözüm:(Yağan Kanadı) “Ercan Temelli ve Muammer Aydın yoldaşların katili Dursun Karataş çetesidir”
Bedri Yağan’ın öldürülmesiyle, Yağan grubu darmadağın oldu. Karataş yanlıları gerek Türkiye’de gerekse Avrupa’da Dev–Sol kadrolarının büyük bir bölümünü yanlarına çektiler. Yağan’ın ölümünden sonra DK. taraftarlarıyla Yağan taraftarları arasında sokaklarda, mahallelerde, üniversitelerde, derneklerde, kanlı iç çatışmalar başladı. Çatışmalar cezaevlerinde de sürdü. Her iki taraftan 10’a yakın militan öldü, yüzlerce militan ağır yaralandı sakat kaldı.
Devrimci Çözüm taraftarı Ercan Temelli ve Muammer Aydın, Dursun Karataş ekibinin yayınlamış olduğu talimatlar doğrultusunda eski yol arkadaşları SDB milisleri tarafından 22 Nisan 1993 günü Gazi Mahallesi’ndeki, kaldıkları eve yapılan baskın sonucu öldürüldüler. Bu saldırı sırasında evde bulunan bir başka Bedri Yağan taraftarı kaçarak canını kurtarmıştı. İki taraftarlarının Karataş yanlılarınca öldürülmesi, Devrimci Çözüm taraftarlarını da karşı saldırıya sürükleyecekti. Devrimci Sol ismini Karataş yanlılarına bırakmamak amacıyla kullanmaya devam eden Yağancı Devrimci Solcular Haziran 1993’de 15 günlük “Devrimci Çözüm” dergisini çıkartarak faaliyetlerini bu dergi vasıtasıyla sürdüreceklerdi. Devrimci Çözüm dergisi Ercan Temelli ve Muammer Aydın isimli arkadaşlarının Dursun Karataş yanlılarınca öldürülmesi üzerine yayınlamış oldukları açıklama ve bildirilerde Dursun Karataş ve çetesinden hesap soracaklarını belirtiyorlardı. Yağan yanlılarınca yurtdışında çıkartılan “Devrimci Sol” dergisinin Nisan 1993 tarihli 2. özel sayısında bu cinayetlerle ilgili yapılan açıklama şöyle:
“Devrimci Sol’a Karşı Saldırı Emri Verip Devrimci Kanı Dökenler ve Buna Alet Olanlar Ait Oldukları Karşı Devrim Çöplüğüne Atılacaklardır!
Hain–Darbeci gasp çetesinin taraftarlarından Veli kod adlı Ercan Temelli ve soyadını bilmediğimiz Muammer adlı kişiler Gazi milislerimizce cezalandırılmıştır. Cezalandırmalarımız devam edecektir.
Devrimci Sol Önderlik”
22 Nisan günü gazetelere telefonla yapılan bu açıklamada sözü edilen kişiler yıllardır DEVRİMCİ SOL içerisinde yer alan, mücadele eden e bu mücadelelerinde defalarca karşı devrim güçleriyle karşılaşıp her defasında da bu çarpışmalardan alınlarının akıyla çıkan yiğit birer DEVRİMCİ SOL üyesiydiler. Faşist onlara hiçbir zaman boyun eğdirememişti. Boyun eğmemek onların yaşamlarına, devrimciliklerine, DEVRİMCİ SOL’culuklarına damgasını vuran temel olguydu. Çünkü onlar her zaman haklının yanında olmanın, bunun kavgasının vermenin gururunu, kıvancını taşıyorlardı ve attıkları her adım Haklıyız kazanacağız’ın kararlılığını, özgüvenini yansıtıyordu.
Bugün ise aramızda yoklar, artık gülen yüzlerini, kararlı bakışlarını, öfkeyle düşmanın üstüne yürüyüşlerini özleyeceğiz. Ama hep aynımızda olacaktır. BOYUN EĞMEDİLER denilince aklımıza ilk gelenler arasında Ercan’la Muammer’in özel bir yeri olacak.
Alçakça şehit edildiler!. . Dursun KARATAŞ isimli suçlunun yalan ve demagoji ile şartlandırıp Devrimcilerin üzerine saldığı güruhtan üç kişi yoldaşlarımızın bulundukları evi bastıklarında hiç de tartışma niyetlisi olmadıklarını ortaya koyuyorlardı. Eve girer girmez silahlarına davranan ve “Ooo Merhaba, biz de sizleri arıyorduk” diyen üç saldırgan daha yoldaşlarımız ağızlarını açmadan ayaktaki iki yoldaşımızı yatırıp kafalarına birer kurşun sıkarken o sırada yatakta uzanır durumda olan Ercan yoldaşı ise rasgele kurşun yağmuruna tutuyordu. Sonuç Ercan ve Muammer yoldaşlarımız şehit düşerken, öldü diye bıraktıkları üçüncü yoldaşımız tesadüfen kurşunun sıyırarak geçmesi sonucu yaralı kurtuluyor.
Kimdir bu insanlar, nasıl böylesine kolayca düne kadar birlikte oldukları devrimcilerin, yoldaşım dedikleri insanların kafalarına kurşun sıkıp tarayabiliyor, kanlarını dökebiliyor? Evet gerçekten kimdir bunlar? Bunlar hiç mi polisle karşılaşmamışlar, bunlar hiç mi işkence görmemişler, bunlar hiç mi ideolojik siyasi bir tartışmaya katılmamışlar, bunlar hiç mi bu hareketin görüşlerini, düşüncelerini okumamışlar? Hayır. Bunlar DEVRİMCİ SOL içinde yetişmiş olamazlar, bunlar bizim kültürümüzle, geleneklerimizle yoğrulmuş insanların yapabileceği işler değil çünkü. Bizde devrimci kanı dökme yoktur, olmamıştır. Ve DEVRİMCİ SOL ADALETİ sorgulanmamış, halka ve devrimcilere karşı somut bir suçu kanıtlanmamış birinin cezalandırılmasını, hele hele ölümle cezalandırılmasını kabul etmez. Evet, bu DEVRİMCİ SOL ADALETİ değil, DURSUN KARATAŞ ADALETSİZLİĞİDİR. Bunun temelinde ise korku vardır, sorgulanmaktan, hesap vermekten kaçış vardır, suç vardır, suçların kanla örtülmesi çabası vardır, DEVRİMCİ SOL’a saldırı vardır.
Devrimci Sol’a Kim, Neden saldırıyor?
DEVRİMCİ SOL, sınıflar mücadelesinde yer alışından beri her türden saldırının hedefi olmuştur. Gösterdiği siyasi gelişimle gerek pratikte yarattıklarıyla gerekse de kitleleri içindeki yankılarıyla düşmanları ve sahte dostları için önemli bir kaygı kaynağı olan DEVRİMCİ SOL’un böylesine açık hedef ilan edilmesinin altında savunduğu ve pratikte canlılık kazandırdığı ideolojik siyasi çizgisi olmuştur. Bu ideolojik siyasi çizgi her zaman için düşmanları için tehlikelidir ve öyle de kalacaktır. Çünkü bu çizginin özünde devrimin yolu vardır, devrim inancı var vardır, halklara olan sevgi ve güven vardır, inisiyatif ve özgüven vardır, cesaret, kararlılık ve özveri vardır.
Tüm bunlar karşı devrim güçlerinin DEVRİMCİ SOL karşısında duydukları korku için yeterli nedenlerdir. Çünkü tüm bunlara sahip olan bir siyasi yapı onların yaşamlarına ve bu yaşamı sürdürmelerini sağlayan düzenlerine doğrudan yönelmiş bir tehlikedir. Bu tehlikeyi bertaraf etmek kendi yaşamlarını biraz daha uzatmak ve düzenlerini kalıcı kılmak için şarttır.
Esas olarak düzene ve düzenin asalaklarına, uşaklarına yönelmiş silahlarıyla faşizmi ve emperyalizmi hedefleyen DEVRİMCİ SOL, aynı zamanda tüm tarihi boyunca oportünizmin revizyonizmin de açık hedefi olmuş, saldırılarına maruz kalmıştır. Saldırılar kimi zaman “ideolojik siyasi mücadele” kılıfı altında sürdürülen yalan demagoji ve küfür biçimini alırken, kimi zaman da doğrudan fiili saldırılara dönüşebilmiştir. “ideolojik siyasi mücadele” kılıfıyla sürdürülen saldırıları hiçbir zaman bitmemiş ve devam etmektedir. Neredeyse tüm tarihimiz boyunca bu türden yalan demagoji ve küfre dayanan saldırılar karşı mücadele etmişizdir. Fiziki saldırlar ise gerek DEVRİMCİ SOL’un maddi gücü, gerekse de fiziki saldırılara zemin hazırlamayan anlayışı ve tutumu nedeniyle belirli bir sınırda kalmıştır. Oportünizm ve revizyonizm DEVRİMCİ SOL’a karşı gündeme getireceği saldırılarla ilgili her zaman bu saydığımız noktaları göz önüne almak zorunda hissetmiştir kendini.
Yine de oportünizm ve revizyonizm ne denli temkinli hareket ederse etsin zaman zaman saldırılarını fiziki boyuta sıçratmış ve bu saldırılar sonucunda, onlarca yaralı arkadaşımızı saymazsak, bir Kemal KARACA’yı, bir Mehmet BÜÇKÜN’ü, bir Mustafa ALBAYRAK’ı şehit vermişizdir.
Emperyalizm ve oligarşinin saldırısının sınıfsal zemini vardır dedik. Oportünizm ve revizyonizmin saldırılarının altında da en temelde sınıfsal bir zemin vardır elbette. Onları bu yola iten de bir yerde mensup olunan sınıfın yaşama güdüsüdür, gelişenin, güçlenenin önünde ezilmek korkusudur, yetersizliğin, zayıflığın yarattığı kompleksin kimi beyinlerde yarattığı çaresizliğidir. Çeşitli ideolojik siyasi kılıflar altında karşımıza çıksa da, gerçek çürütülemez bir şekilde ortadadır.
Devrimci Sol’a Yönelik Saldırı ve Cinayet Emirleri Veren Dursun Karataş Kimdir, Neyi Amaçlamaktadır?
Dursun KARATAŞ 12 Eylül 1992 tarihine kadar DEVRİMCİ SOL içinde yöneticilerden biridir. Bu tarihte, örgütteki olumsuz gidişi ve bu olumsuzlukların kaynağını görme durumunda olan üç yönetici yoldaşımız tarafından tutuklanarak görevinden alınmış ve sorgulanıp yargılanması için koşulları hazırlanması çalışmaları başlatılmıştır. Bu süreçte ülkedeki birinci dereceden sorumlu yoldaşın öneri ve ısrarı üzerine belirli sınırlar içinde tutukluluğu kaldırılmış ise de örgütü riske edici davranışları ve burjuva politik manevralarıyla süreci baltalama çabaları üzerine üç gün sonra yeniden tutuklanmıştır. Bir süre sonra hiçbir şeye karışmadan, örgütü riske edici hiçbir davranışa girmeden çözüm platformunu beklemek şartıyla tutukluluğunun kaldırılmasını neredeyse yalvarırcasına talep etmesi ve bugün onun suçlarına her geçen gün biraz daha ortak olan birinin ısrarı ile ülkedeki birinci dereceden sorumlu yoldaşın önerisi üzerine çözüm platformunda kendini ifade edebileceği koşullar sağlanarak belirli sınırlar içinde tutukluluğuna son verilmiştir.
Bu süreçte çözüm platformunu oluşturma yönündeki çabaları yanına aldığı iki kişinin yardımıyla (ki bunlardan biri de çeşitli suçlarından dolayı sorgulanması gereken biridir) sabote eden Dursun KARATAŞ aynı süreçte gizli ilişkiler geliştirme uğruna her türlü kuralı ihlal edep tüm örgütlenmeyi riske sokmaktan kaçınmamıştır.
Geliştirdiği bu gizli ilişkiler aracılığıyla 1992 Aralık sonlarında örgüt içinde açık bir operasyon başlatan ve “darbe yapıldı”, “darbeciler önderi hapsetti, dövdü”, vb. yalan ve demagoji kampanyası çerçevesinde suçları ve suçluluğunu örtbas etmeyi, sorgulanıp yargılanma ortamını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir süreç başlatmıştır. Ne var ki, yürütülen tüm demagoji ve yalan kampanyasına rağmen yoldaşlarımızın çoğunun sorumlu ve araştırıcı tavırlarıyla istediği sonucu elde edememiştir. İzlediği tüm bu yöntemlerin ve gösterdiği faaliyetlerin sonuçları ise örgütümüz açısından oldukça ağır olmuş, neredeyse örgütlenmemizin tamamı, (en gizli birimlere kadar) deşifre olmuş ve bu deşifre ortamında 6 Mart katliamı gerçekleşmiştir (ki, 24 Mart Bahçelievler katliamını da bu deşifrasyondan bağımsız düşünmemek gerekir).
İstediği sonucu alamayan Dursun KARATAŞ’ın suçları bununla da kalmaz, engelleyemediği tartışma, sorgulanma sürecini kendi başına aldığı ve kendi iradesi dışında hiçbir yerden kaynaklanmayan, “ölüm kararları” alarak bunu örgüt kadrolar kararı gibi sunup bitirmek ister. “13 Mart Kararları” diye bilinen ve bir suçlunun saçmaları olan bu kararlarla süreç tamamen denetimden çıkar ve fiziki saldırılar başlar. Aslında bu kararlar göstermeliktir, çünkü bu kararlardan çok önce yurt dışında fiziki silahlı saldırılar, işgaller başlamış insanlarımızın kanı dökülmektedir. Bugün ise bu kararlarla resmileştirilen saldırıların üç boyutlu gerçekleştirilmiş ve üç yoldaşımız öldürülmek istenmiş, bunlardan ikisi şehit olmuştur. Bu ölümlerin doğrudan sorumlusu ve suçlusu Dursun KARATAŞ’tır. Ercan ve Muammer yoldaşlara kurşun sıkan güruhu böylesine karşı devrimci bir eyleme motive eden de bizzat Dursun KARATAŞ’tır.
Evet, Dursun KARATAŞ örgütümüz ve ülkemiz halkları nezdinde bir suçludur. Suçları:
Firarı sonrasında geliştirdiği burjuva politik manevralarla örgütümüz içinde tasfiyeci bir süreci başlatmak ve gerçekleştirdiği tasfiyelerle temel anlayışımıza, tüm ilke ve kurallarımıza aykırı bir şekilde örgütümüzü tek kişilik bir yönetime mahkum etmek.
Geliştirdiği ben merkezci bürokratik yönetim anlayışı ve kullandığı teknikler sonucu örgütümüzü faşizmin darbelerine açık hale getirmek, darbelerin gerçek nedenlerini ve kendi suçunu gizlemek için düzmece soruşturmalarla hayali suçlular ve gerekçeler yaratmak.
Başlayan tartışma sorgulama yargılama sürecini sabote etmek için tüm örgütü riske edip deşifrasyon neden olmak, 6 Mart ve 24 Mart katliamlarının doğrudan yaratıcısı olmak.
Küçük burjuva güç anlayışı sonucu keyfi istihdamlarla yetersiz, tecrübesiz, eğitimsiz insanlarımızı SDB veya Milis örgütlenmeleri adıyla bir araya getirip eyleme sokmak, yeni operasyonlara, güç ve prestij kaybına neden olmak.
Kişisel örgütümüzü ve kadrolarımızı bağlamayan “ölüm” dahil “cezalandırma” kararları alıp bunların uygulanması yönünde insanlara emir ve talimat verip uygulatmak, üye, savaşçı ve taraftarlarımıza saldırtmak, ev basıp kundaklatmak ve son olarak 23 Nisan günü Ercan TEMELLİ ve Muammer AYDIN yoldaşlarımızın katledilmesi emrini vermek.
İşte Dursun KARATAŞ bu suçlardan dolayı örgütümüz nezdinde suçlu olan ve bu suçları işlemeye devam eden biridir. Örgütümüzle aranan bir suçlu olması dışında herhangi bir bağlantısı yoktur. Tek bağı DEVRİMCİ SOL ADALETİ iledir ve er geç DEVRİMCİ SOL ADALETİ’nin karşısına çıkarılacak, suçlarının sorgulanması yapılarak gereken ceza verilecektir.
Tüm Saldırıları Boşa Çıkaran Örgütümüz Bu Saldırıları da Boşa Çıkaracak Güce Sahiptir.
Örgütümüz bugüne değin, konum ve çıkar hırsıyla, can korkusuyla bir çok karşı devrimcinin özel düşmanı ve hedefi olmuştur. DEVRİMCİ SOL’a zarar vermek. DEVRİMCİ SOLCULARI katletmek bu insanlık düşmanı katillerin neredeyse yaşam amacı olmuştur. Çünkü koltukları, çıkarları, can güvenlikleri buna bağlıydı. Bir Necdet MENZİR, Hayri KOZAKÇIOĞLU ikilisi, bir Mehmet AĞAR, bir Mete ALTAN, bir Hiram ABAS, bir Aydın BARIŞ, bir Fikret IŞINKARALAR ve daha tanınmamış niceleri… Onların mantığını en iyi Fikret IŞINKARALAR özetlemiştir. “Biliyorum ki, elinizden kurtulamayacağım, beni cezalandıracaksınız, kurtulmanın tek yolu var, sizi yok etmek, bunun için elimden geleni yapacağım. ” Evet, mantık budur ve genelde hepsini bu can korkusu yönlendirir, daha da hırçınlaştırır, insanlıktan çıkarır. Bu karşı devrimcinin ruh halidir, kendisi dışında hiçbir değeri yoktur, tek kaygısı kendi yaşamı, konumu ve çıkarlarıdır. Bu çürümüş, devrimci kanıyla beslenen, hiçbir şey üretmeyip sadece tüketen, asalak bir ruh halidir. Bu ruh haline girmiş, yaşamının döktüğü devrimci kanıyla uzatmaya çalışan birinin insanlığından söz edilemez. Bu insanlık düşmanlarının DEVRİMCİ SOL ADALETİ karşısında nasıl acizleştikleri ve eninde sonunda bu hesabı ödedikleri hepimizin yaşadığı gerçeklerdir. DEVRİMCİ SOL ADALETİ halka, devrimcilere ve özel olarak da DEVRİMCİ SOLCULARA karşı suç işleyen hiç kimseyi cezasız bırakmamıştır ve bırakmayacaktır.
Farklı boyutta olsa DEVRİMCİ SOL’a karşı her türden saldırıyı yönlendiren, bu doğrultuda politikalar oluşturan, uygulatan Dursun KARATAŞ’ın örgütümüze verdiği zararlar yukarıda birkaç tanesinin ismini verdiğimiz karşı devrimci çete başlarından az değildir ve takındığı maskeyle, sürdürdüğü yalan demagoji kampanyasıyla, kendi çarpık görüşlerini empoze ederek ideolojik siyasi çizgimizde yarattığı tahribatla onlardan daha tehlikeli bir potansiyele sahiptir. Bu tehlike potansiyeli bugün açığa çıkmıştır ve Dursun KARATAŞ karşı devrimci bir kişilik olarak karşımızdadır.
Dursun KARATAŞ objektif olarak karşı devrimcidir. Çünkü DEVRİMCİ SOL’a karşı topyekün bir saldırının şefliğini üstlenmiştir. İnsanlarımız dövülmekte, gözaltına alınmakta, işkenceli sorgularda “devrimcilik yapmayacağım” diye itiraflar vermeye zorlanmakta, evler basılıp kundaklanmakta, düzenlenen etkinlikler sabote edilip engellenmek istenmekte ve insanlarımız katledilmektedir. Tüm bunların politika ve taktiklerini oluşturup talimatlarını veren, uygulayıcıları motive eden bizzat Dursun KARATAŞ’tır.
Dursun KARATAŞ sübjektif olarak karşı devrimcidir. Çünkü tüm bu DEVRİMCİ SOL karşıtı eylemleri istediği sonuçları elde etmek için, kendi konumu, çıkarları için ve yaşama güdüsüyle bilinçli ve iradi bir biçimde örgütleyip organize etmektedir.
Evet, bugün karşımızda şimdiye kadar mücadele ettiğimiz karşı devrimci portrelerinden görünüş olarak farklı olan bir kişilik vardır. Örgütümüzü, insanlarımızı diğer karşı devrimci şeflere göre çok daha yakından tanımakta ancak onların düştüğü hataya düşmekten de kurtulamamaktadır. Aynı kafa yapısı, “zorla, şiddetle zer yok ederim” düşüncesi, onları bir yerde birleştirmektedir. Birleştikleri bu nokta çaresizlikleridir, çıkmazlardır. Örgütümüz bu kafa yapısına yabancı değildir.
Tüm üye ve savaşçılarımız, ve de taraftarlarımız mücadelenin her alanında, işkencehanelerde, zinda8nlarda bu kafa yapısıyla karşılaşmış ve kazandıkları zaferlerle yıkılmış bir gelenek yaratmışlardır. Bu geleneğin oluşmasında Ercan ve Muammer yoldaşlarımızın da katkısı vardır ve yaşam öyküleri bunu açıkça ortaya koymaktadır. Dursun KARATAŞ’ın bugün karşı devrimci katiller sürüsünün anlayışıyla örgütümüze saldırması da Ercan’ların, Muammer’lerin kanıyla, canıyla oluşmuş bu geleneği yıkamayacaktır. Tam tersine kendi sonu olacaktır. Yaşadığımız her gün bunu biraz daha canlı ve somut bir şekilde kanıtlayacaktır.
Tüm İlerici–Devrimci–Yurtsever–Demokrat Örgüt ve Kişilere Sesleniyoruz!..
Dursun KARATAŞ işlediği suçların sorumluluğundan kurtulmak için hizip örgütlemek amacıyla örgütümüz adaletinden kaçan ve bugün karşı devrimci çizgiye varan bir suçludur. Yaşanan olayların açıkça ortaya koyduğu bu gerçek karşısında sizlerin daha duyarlı ve sorumlu bir yaklaşımda bulunma yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. Dursun KARATAŞ örgütümüz adına konuşma, karar alma, ilişki kurma ve temsil etme türünden hiçbir yetkisi yoktur. Bu yönde ona verilen her taviz bir suçluya, bir karşı devrimciye verilen taviz olacaktır. Tüm dost örgüt ve kişilerin bu bilinçle olaya yaklaşmalarını ve yoldaşlarımızın döküle kanları karşısında gerekli duyarlılığı göstermelerini bekliyoruz. Sorun örgütümüzden çıkıp bugün karşı devrimci bir çizgiye yerleşen, devrimciler hakkında ölüm kararları veren bir suçlunun sorgulanması yargılanması sorunudur ve örgütümüz bunu DEVRİMCİ SOL adaletine yaraşır bir şekilde çözecektir.
Tüm Üye, Savaşçı ve Taraftarlarımız,
Kendine DEVRİMCİ SOLCU Diyen Tüm İnsanlarımız!
Yaşam ve mücadele en büyük öğretmendir, gerçekler ne denli gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, bunun için istenildiği kadar okuma, tartışma yasakları konulsun yaşam ve mücadelenin çok yönlülüğü, diyalektiği, üstü örtülmeye çalışılan tüm gerçekleri gözümüze sokarcasına ortaya çıkarmakta, belki biraz acı deneylerle, derslerle de olsa bize kavratmaktadır. Yaşamın acı deneylerini ve bunların yaratacağı tahribatı, doğuracağı kayıpları yaşamadan doğruları ve gerçekleri görebilmek gerekir. Bu bir yerde devrimciliğin misyonudur. Sorgulamak, araştırmak ve okuyup tartışmak hiçbir devrimciyi geriletmemiş, tam aksine geliştirmiştir. Sadece günü ve bugünü aydınlatıp anlamak değil, geleceği görmek ve biçimlendirmek için de bunları yapmak zorundayız. Bundan kaçınmak örgütten kaçmaktır, örgüte ve devrime yabancılaşmaktır. Devrimci değil, emir kulu olmayı kabullenmektir.
13 Eylül’den itibaren bu bilinçle hareket ettik ve insanlarımıza bu bilinci vermeye çalıştık. Örgütü, ideolojik siyasi çizgimizi kavramış karolarımızın çoğunluğunu Dursun KARATAŞ’ın çok iyi bildiği gibi böyle bir bilinçle hareket edip sürecin ve başta Dursun KARATAŞ olmak üzere bu sürecin sorumlularının sorgulanması, örgütsel sorunlarımızın tartışılıp bir çözüme varılması doğrultusunda tavır aldılar, almaya da devam ediyorlar. 6 Mart katliamı örgütümüzün yediği önemli bir darbe olarak bu süreçte belirli bir kesinti yarattı, çünkü öncelikle örgütlenmemizi toparlamak, açılan gedikleri kapatmak zorundaydık. 6 Mart sonrası süreç bu yönüyle de örgütü düşünenlerle kendini düşünüp örgütümüzün yediği bu darbeden yararlanmak isteyen fırsatçıların kimler olduğunu ortaya çıkardı.
Bugün belirli ölçülerde yaralarımızı sarmış, açıklarımızı kapatmış durumdayız. Sürecin görevlerini yerine getirmek yönündeki adımlarımızın daha da hızlanacağı bir döneme girdiğimiz sırada, karşı devrimci niteliği artık açığa çıkmış bulunan Dursun KARATAŞ’la birlikte hareket edip onun suçlarına ortak olan insanlarımıza bir kere daha seslenmek istiyoruz.
Başta Malik ve Musa olmak üzere 13 Eylül’den bugüne Dursun KARATAŞ’ın örgüt içinde başlattığı operasyona şu veya bu düzeyde katılan, onun örgütü ve insanlarımızı riske eden politikalarına yönetici veya uygulayıcı düzeyde katılıp alet olan tüm insanlarımız, yaşananları görmek ve değerlendirmek zorundasınız. Bir yanda tarihiyle, gelenekleriyle, değerleriyle, şehitleriyle DEVRİMCİ SOL var, bir yanda her geçen gün yeni bir suç işleyerek karşı devrimci bir çizgi izleyen ve buna sizleri de ortak etmek isteyen bir suçlu var. Tercihinizi yeniden düşünmek, değerlendirmek zorundasınız.
Bir suçluyla, bir karşı devrimciyle birlikte hareket ederek aynı konuma düşüyorsunuz. Hiçbir Devrimci Solcu mücadelesini, geçmişini ve geleceğini böylesine gözü kapalı şekilde bir suçlunun eline teslim edemez, etmemeli.
İnsanlarımız dövülüyor, işkenceli sorgularda devrimciliği bırakmaya zorlanıyor, evleri basılıp yakılıyor ve KATLEDİLİYOR. Tüm bunları hangi anlayışla kabulleniyorsunuz. Bu noktada bir Devrimci Solcu cesaret ve kararlılığıyla, öncelikle de kendinize karşı radikal olarak bir sorgulama sürecine girmek zorundasınız. Bizler için tabu yoktur, fetiş yoktur. Mücadelemiz ve örgütümüz vardır, ülkemiz halklarının kurtuluşu vardır. Bir Devrimci Sol için tek kıstas budur. Bunun dışında kıstas dayatanlar ve arayanlar öncelikle Devrimci Solculuğunu, dahası devrimciliğini sorgulamalıdır.
Şu anda Devrimci Sol adıyla sizlere uygulatılan politika ve taktikleri, motive edildiğiniz insanlarımıza karşı eylemleri düşünün. Ve özellikle şunu düşünün, hangi mantık, hangi motivasyon insanlarımıza düne kadar yoldaş dedikleri insanların kafasına kurşun sıkacak hale getiriyor ve gazetelere telefon edip bu cinayetleri devrimcilik adına üstlenenlerdeki yaratılan yozlaşmanın çürümenin boyutunu düşünün. Ve şu soruyu sorun: İnsanlarımızı kim bu hale getirdi? Bu soruyu dürüst bir şekilde cevaplandırdığınız takdirde bir çok sorunun cevabını da bulmuş olacaksınız. Soru sormaktan ve düşünmekten korkmayın, bunlar bir Devrimci Solcunun en doğal özellikleriydi. Bu özelliklerinizi kaybetmeyin, kaybetmemelisiniz.
Suçlara Ortak Olmayın!..
Evet, suçlara ortak olmayın!. . Şu an girdiğiniz ilişkiler içinde Devrimci Solculuğunuzu gün be gün kaybediyorsunuz ve bir süre sonra devrimciliğinizi de arar duruma geleceksiniz. DEVRİMCİ SOL ADALETİ’ne Dursun KARATAŞ’ın suç ortağı olarak, ağır bir suçlu biri olarak hesap vermek zorunda kalacaksınız. Bir dönemler taşıdığınız olumlu özelliklerinizi tamamen kaybedip birer suçlu durumuna düşmeden bulunduğunuz yeri ve ortak edilmeye çalışıldığınız suçları bir kez daha düşünün.
Dursun KARATAŞ Bir Suçludur,
Onu Devrimci Sol Adaleti’nin Karşısına Çıkarmak
Her Devrimci Solcunun Görevidir.
Kendisine Devrimci Solcu diyen herkese sesleniyoruz. Dursun KARATAŞ DEVRİMCİ SOL’a ülkemiz halklarının kurtuluş mücadelesine karşı ağır suçlar işlemiş, katliamlara neden olmuş, Devrimci Solcular için ölüm emirleri vermiş bir suçludur. DEVRİMCİ SOL ADALETİ’ne verilecek hesabı vardır.
22 Nisan 1993 tarihinden itibaren bu suçlunun, kurumlaşmasını, güvenliğini sağlayanlar, yerini bilenler, doğrudan ilişki içinde olanlar en kısa sürede DEVRİMCİ SOL ADALETİ’ni haberdar etmek zorundadır. Bunu yapmayın aynı işlere devam edenler suç işliyor sayılacak ve geçerli mazeretleri olmadıkça ağır suçlu olarak DEVRİMCİ SOL ADALETİ’ne hesap vereceklerdir.
22 Nisan 1993 tarihine kadar bu suçlunun politikalarına oluşma ve uygulama aşamasında katkıda bulunup alet olanlar bu tarihten itibaren de aynı faaliyetlere devam ettikleri takdirde bir karşı devrimciyle suç ortaklığı yapmaktan dolayı DEVRİMCİ SOL ADALETİ’ne hesap vereceklerdir.
Her Devrimci Solcu Dursun KARATAŞ’ı gördüğü yerde tutuklamakla, bunun koşullarının olmadığı yerde, suçlunun bulunduğu yeri örgüt mekanizmalarına en kısa zamanda haber vermek göreviyle yükümlüdür. Bu görevde ortaya çıkan ihmal savsaklama vb. davranışlar disiplin suçu sayılacak ve gerekli yaptırım uygulanacaktır.
Ercan ve Muammer yoldaş ölümsüzdür!
Ercan ve Muammer’i katleden karşı–devrimci anlayıştan hesap soracağız!
Hiçbir suçlu Devrimci Sol adaletinden kaçamayacaktır!
Devrimci Sol bir halk hareketidir!
Haklıyız Kazanacağız!
24. 4. 1993
DEVRİMCİ SOL